Mustafa ASLAN
  mustafa aslan'ın ali ve nino ile ilgili yazıları
 

   






    
  ALİ VE NİNO

 

SINIRLARIN DEĞİŞTİĞİ YILLAR

Kurban Said’in ünlü yapıtı Ali ve Nino dünya edebiyatının önemli yapıtlarıyla karşılaştırılıp emsal gösterildiği bir yapıt. Ama emsal gösterildiği örneklerden oldukça farklı ve okunmayı hak edecek başka yönleri de vardır.

Dünyanın sınırlarının yeniden çizildiği I. Paylaşım Savaşı, insanların daha düne kadar birlikte yaşadığı komşusuna düşman edildiği yıllarda yaşanan bir aşkın romanı. Ama bildiğimiz aşk romanlarından çok, ama çok farklı.

 

DOĞU – BATI  

Avrupa’nın sınırlarının çizilmeye çalışıldığı yapıt boyunca Doğu-Batı çekişmesi verilmektedir. Avrupa’nın sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği belirleme işi yapıtın başında yapılmakla, ileriki bölümlerde yer alacak Doğu-Batı dünyasıyla ilgili anlatılacakların zeminini hazırlar.

“Avrupa’nın doğal sınırları kuzey Buz denizi, batıda Atlantik Okyanusu, güneyde Akdeniz’dir. Avrupa’nın doğu sınırı Rus imparatorluğundan, Ural Dağları’ndan, Hazar Denizi’nden ve Kafkasya’dan geçer. Bazı sosyal bilimciler Kafkas Dağları’nın güneyindeki bölgeyi Asya kıtasının bir parçası olarak görürler; bazıları da Kafkasya’nın kültürel evrimini göz önüne alarak bu bölgenin Avrupa’nın bir parçası olarak sayılması gerektiğini düşünürler” (s.s. 1-2)

Doğu-Batı karşılaştırması ve bir arada olabilirliği üzerinde durulmaktadır. Nino       

Batı’yı, Ali Doğu’yu temsil etmektedir yapıtta,  bir çok örneğin yanı sıra.

            “ Yüzüme sert bir rüzgar çarpıyor. Gözlerimin yaşarması bundan, başka bir şeyden değil. Doğu ile Batı arasında bir köprü, hatta bir aşk köprüsü bile olamayacağını anladığım şu anda bile ağlamıyorum.” (s.129)

Doğu’nun ve Batı’nın kültürüne ait örnekler romanın bütünlüğünden ayrı düşünülemez. Bütünlük içerisinde bütün çelişkilerine karşın karşılıklı sayı-sevgi çerçevesine, Doğu-Batı birlikteliğinin mümkün olduğu verilmektedir. Yazar bunu kahramanlarla yapmıştır.

Aile ve Nino yapıtın iki önemli kahramanı. Ali Azeri ve Müslüman. Nino, Rum Ortodoks ve Gürcü. Aileler önceleri karşı çıksa da sonuçta onaylamak zorunda kalıyorlar, onların aşkını.

Yapıtta, Doğu, özellikle İran’ın ağırlığı kendini duyumsatıyor, Rusya’nın tersine. Zaten yapıtın ilerleyen bölümlerinde Ali ve Nino İran’a zorunlu olarak, kan davası nedeniyle giderler. Bu bölümlerde Doğu- Batı çatışmasının verilmesinin yanında, Doğu’nun inanç ve günlük yaşayışına daha geniş yer veriliyor, İran üzerinden. 

Ünlü antlaşmaya adını veren Versailles,  Doğu’nun yazgınsın belirlendiği yerlerden birisidir.

“Masamın üstündeki raporları okuyor, gayet kuşkulu müstakbel sınırların çizildiği haritalara bakıyordum. Söylenmesi güç adları olan esrarengiz insanlar Versailles’de toplanmışlar, Doğu’nun kaderine hükmediyorlardı” (s.231)

 

ATATÜRK, OSMANLI  VE …

Yapıt boyunca, Türklerin Bakü’ye gireceği özlemle belirtilirken aşama aşama Osmanlı’nın savaşa girişi de verilmektedir.

 Buradan da Azarbaycan’da Türklerin, özellikle Enver Paşa’nın bir kurtarıcı olarak görüldüğü gerçeği ortaya çıkıyor, o yıllarda. Jöntürkler, Enver Paşa ve Osmanlı halifesi sıkça sözü edilir, Ali ve Nino’da. Yapıtta bu durum Ermeni Nahararyan’ın bakışıyla şöyle verilmektedir:

“Enver Anadolu’da savaşıyordu. Çar’ın tahtı tehlikedeydi. Grandük’ün ordusunda Ermeni taburları vardı. Cephe yarılırsa Osmanlı ordusu Ermenistan’ı, Karabağ’ı ve Bakü’yü çiğneyecekti. (s.129)

Atatürk adı Enver Paşa kadar sık geçmese de, yapıtın sonuna doğru sözü edilen ‘Kemal’ ya da ‘sarı saçlı general’ Mustafa Kemal’den başkası değildir. Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi verdiği yıllardır, romanın anlattığı.

“Sadece bir tek kişi, Ankara’da sarı saçlı Türk generali galiplere karşı çıkmaya çalışıyordu,” (s.231)

“Kemal Ankara’da büyük bir ordu topladı…” (s.239)

 

KADINLAR

Kadınlar, yapıtın başından sonuna kadar Doğu-Batı kavramlarıyla at başı olarak yapıtta yerini almış. Doğu ve Batı kadınının karşılaştırması yanı sıra genel kadın sorunlarıyla da yapıtta karşılaşıyoruz.

Nino, Batılı kadın tipinin örneğidir. Ona göre Doğu’da kadın olmak zordur. Peçe, burka ve hareme kapatılmaya karşı olsa da, Ali ile kan davası nedeniyle, Bakü ve Dağıstan’dan sonra kaçtıkları kadın ile erkeğin o yıllarda birlikte sokağa çıkması bile yasak olan İran’da zorunlu olarak kimilerini yapar. Oysa Ali, bir erkek ve Doğulu olarak İran’da oldukça mutludur.

“Mutluyum, İran’dayım ve bir sarayda yaşıyorum. Ama Nino da aynı sarayda yaşıyor ve hiç de mutlu değil. Dağıstan’da yaşamın bütün konforsuzluğuna rağmen epey mutluydu. Burada İran görgü kurallarına bir türlü alışamıyor. Polisin kesinlikle yasaklamasına aldırmadan sokakta benimle birlikte dolaşmak istiyor. Kadın ve erkek birlikte çıkamazlar ve birlikte konuk kabul edemezler.” (s.82)

Doğu –Batı tartışmasının kahramanları üzerinden de yapıldığı, dünyamızın en kritik yıllarında geçen Ali ve Nino, Kafkas halkların dayanışmasının da gündeme getirildiği bir roman.

 

*Kurban Said, Ali ve Nino, Everest Yayınları, Mart 2004-İstanbul







 
 
  46708 ziyaretçi (97478 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol