Mustafa ASLAN
  MUSTAFA ASLAN
 

                           

                                    MUSTAFA ASLAN

 MUSTAFA ASLAN KİLİS’İN MUSABEYLİ İLÇESİNE BAĞLI BALİKLİ KÖYÜ'NDE DOĞDU.GAZİ ORTAOKULU VE GAZİANTEP LİSESİ'NDE OKUDU.YÜKSEK ÖĞRENİMİNİ CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ-BATI DİLLERİ VE EDEBİYATLARI-FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI’NDA TAMAMLADI.İLK YAPITI SÖZCÜKLERİN DİLİ TUTULUNCA 1986’DA YAYINLANDI.BUNU ÇOCUKLAR İÇİN YAZDIĞI KİTAPLAR İZLEDİ..

BUNLAR:
-KELOĞLAN İNTERNETTE
-KELOĞLAN İNTERNETTE KAYBOLDU
-BAY KEK
-SOĞANCIK DİŞLERİNİ ARIYOR
-KINA ÇİÇEĞİ
-MAVİŞ VE SANAL BEBEK
-UZAYLILAR KIRMIZI BİSİKLETİ KAÇIRDI.
-NASRETTİN HOCA’NIN UZAY SERÜVENİ
-MAVİLİ KEDİ GAZETECİ
- EVLİYA ÇELEBİ İSTANBUL'DA
-MAVİŞ BİLGİSAYAR KORSANLARINA KARŞI
-İSTANBUL ÇOCUK
-PİR SULTANCA
-ZAMAN HIRSIZI MAVİŞ
-BİLMECE TEKERLEMECE
-MAVİŞİ İLE ŞAŞKIN ROBOT
-YUNUS EMRE
-PİNOKYO İSTANBUL’DA
-SİHİRBAZIN ŞAPKASINDAN ÇIKAN SAYILAR
-OYUNCAKLAR EĞLENİYOR
-OYUNCAKLARIN DÜNYASI
-ROBOT KÖPEK BİBO
-PORTAKAL DEDE
-BAY KEK-Mutfaktan Kaçış-
-MUTFAKTA ŞENLİK VAR
-UÇAN EŞEK
-


AŞK SESİNİ ARIYOR YAZARIN GENÇLER İÇİN YAZDIĞI İLK ROMANIDIR.
1982 SES DERGİSİ,1986 TRT İSTANBUL RADYOSU ÖYKÜ ÖDÜLLERİNİ ALMIŞTIR.




www.okulbiltv.com






  




    




 

 


 
 


  

 
  
 

   
 



 

 

  
    

 




 
   

 

 
    


 
   
   
   



Yayımlanacak


yayımlanacak  

yayımlanacak 


 
 

 Yayımlanacak 
 

yayımlanacak
 
   
 
   
 
 
 
  

 
 
 

 

 






 



MUSTAFA ASLAN'IN İKİNCİ ÖYKÜ KİTABI  YAYIMLANDI
 KEDİSİZ SEVDA ZAMANLARI
 Mustafa ASLAN’ın ikinci öykü kitabı Kedisiz Sevda Zamanları yayımlandı. Kitapta yer alan öyküler günümüze kimi göndermeler yapmakla birlikte dün ve gelecek eksenini barındırmaktadır. Bireyin hesaplaşması havasında anlatılan öykülerde umut hep öykülerin temelinde yer almaktadır. Öykülerde anlatıcı olarak birinci ve üçüncü tekil kişinin yanında ikinci tekil kişi de soluğunu duyumsatmaktadır.  Gerçeküstü ile hayalin, bilinçaltı ile somut gerçekçiliğin harman olduğu yeni Mustafa Aslan öykülerinde akıcı ve kıvrak bir anlatım tekniğine sahip olma başarısını yakalamıştır.
İlk öykü kitabı Sözcüklerin Dili Tutulunca 1986 yılında yayımlanan Mustafa ASLAN’ın 22 yıl aradan sonra yayımlanan yeni kitabı Kedisiz Sevda Zamanları’nda 15 yeni öykü bulunmaktadır. ASLAN’ın, yayımlanmış aralarında Keloğlan İnternette, Nasrettin Hoca’nın Uzay Serüveni, Pinokyo İstanbul’da, Maviş ile Sanal Bebek’in de bulunduğu otuza yakın çocuk kitabının yanı sıra Aşk Sesini Arıyor adlı bir de gençlik romanı bulunmaktadır.

Mustafa ASLAN, Kedisiz Sevda Zamanları (öykü), Bengül Kitaplar Nisan-2008, İstanbul

CUMHURİYET KİTAP







"...Sesizce  ulaştığım balkonda kitap okumaya başladım. Mustafa Aslan'ın "Kedisiz Sevda Zamanları" adındaki öykü kitabı. (Bengül Kitaplar, Nisan 2008 İst.)
  Mustafa Aslan duyarlı bir anlatım tutturmuş. İnsanları ilişkileri içinde, ayrıntıları önemseyen bir bakışla anlatırken içsel gel-gitleri öne çıkarmış. Naif kırılganlıktan kaynaklanan duyarlılıklar, incelikler, yürek sızıları, alınganlıklar, düş kırıklıkları, kendini bastırıp gizlemeye özen gösteren yaşama sevinci, ama hemen yanı başında hüzün. Altını çizdiğim tümceler çok. Aralıklarla okuyorum.Daha sonra öykülere yeniden dönerim...
" (Burhan GÜNEL, Şehir (Aylık Kültür ve Sanat Dergisi) sayı:37-Ağustos 2008




Anka kuşundan toplumsal gerçekliğe

 

 

 14.01.2009-YENİ ŞAFAK

 


 
 
Cazim GÜRBÜZ- 02/12/2008-Yeniçağ

 

 

 

 

                                      

Öyle diyordu son şiir kitabının en başında: “Oğlum! Sana kitap bırakıyorum, içi dışı ben...” Derlemekte olduğum söz yadigârlarının arasına almıştım Hakan Sürsal’ın bu sözünü. Şimdi, Sone Yayınları’nca yayımlanan ilk öykü kitabı  “Sigaralar ve Kargalar”  var elimde. Bu kitabın dışını bırakalım -alanlar görür onu-, bakalım neler var içinde.
Öyküler bir şair tarafından kaleme alınınca, imge yüklü şiirsel satırlar çok oluyor. Öyküye bezek oluyor bunlar. İşte birkaç örnek: “Yarın dışarı çıkıp âşık olacağım, uyumalıyım”, “Can çekişen karanlığın öfkesinden kaçıyor bir grup taze ışıltı”, “Artçı ruh sarsıntıları”, “Usanmadan yüzmelisin suyun derisini”, “Gökyüzü güneşle çiftleşiyordu”, “Nasırlı notalardan denize marşlar salıyorlar”.
Hakan Sürsal, Azerbaycanlıların “Gaddar Nesir” olarak adlandırdığı akıma uygun bir anlatım tarzını seçmiş. Acımasızları ve acımasızlığı, acımasız bir kurgu ve dille anlatıyor. Öykülerin mekânları farklı, özel, gizemli. Seçtiği tipler, belleklerde derin izler bırakıcı.
“Küçük Ayrıntılar” adlı öykünün şu satırları beni, Sarıkamış’a, Hanak’a, Pasinler’e götürdü. Anlatım güzel, içerik iç sızlatıcı: “Ama bizim diyarlar hep kış. Kara kış! Giyinmeyi unutmuştur mevsimsizliğin bebeleri. Hatırlasalar da yokluğun pabucu uymaz ayaklarına. Üşürken yanarlar inim inim. Hani dersin ya, ’İnsan her şeye rağmen dik durmalı’, durmaz! Çıplağın rengine uymaz medeniyet. Titretir. Hele bir de açlık yok mu o açlık. Umudu, dağa kaldırıp, karalı tepeleri kana bulayan.”
Zirvelerden bırakılır ayrılık
bildirileri
Mustafa Aslan’ın Bengül Öykü’den çıkan “Kedisiz Sevda Zamanları” adlı öykü kitabında da şiirsel satırlar çok: “Türküler yanmaz”, “Yüzüne şiir serpmişsin uyansın diye”, “Aşırı dozda sevgi almak”, “Ayrılıklar hep dağ başlarında olurdu. Rakım yükseldikçe her coğrafyada ayrılıklar körüklendikçe körüklenirdi. Kimileyin ayrılıkların bildirileri dağların zirvelerinden bırakılırdı aşağılara”.
Kentin her şeyini öykülerine sokmuş Aslan. Sokakları, çarşıları, evleri, mezarlıkları, parke taşları, asfaltları, çamurları, tozları, kuşları ve geceleri; bir mekân ve malzeme olmaktan daha ötelere götürüp farklı anlamlar ve gerçeküstülükler yüklüyor onlara. Ve tabii ki insan var bunların üstünde ve içinde. Sınırlarını genişlettiğini sanırken, kendisine yeni sınırlar çizen insan. Gözlerini çıkarıp pencere kenarına koyarak, kente ve kendi içine başka gözle bakmayı deneyen insan.
Ve “Yandı ha yandı!” dediğimiz bir kent. Yazar her 2 Temmuz günü intihar kayalıklarına çıkıp bakıyor bu kente. Gül açıyor her yan. Güller türküler söylüyor, şiirler okuyor, semaha duruyor mavi gökyüzünde. Ne zaman Madımak türküsünü duysa içi ürperiyor.    
Kent dışına taşan öyküleri de var Aslan’ın. Memleketi Kilis’ten kaçakçı manzaralarını gösteriyor “Sessiz Tanık” adlı öyküsü. “Köçek” te kalıpyargılarımız, saplantılarımız, sevgisizliğimiz, kökten kopuşumuz dillendiriliyor. Tarih kitaplarının görmediği tarihsel ayrıntı ve gerçekler bunlar. Tarih bunlarsız yorumlanamaz. Ve “Sırdaşım Bez Bebek” adlı öyküde insanı isyan ettiren yıkılası töre çirkinlikleri: 11 yaşında evlendirildiği gece, iç organları parça parça olup ölen kız çocuğu. Babasının bu ölüme mukabil, aldığı yüklü kan parası ve bu parayla açılan o yanası dükkân...

KEDİSİZ SEVDA ZAMANLARI” (*)

 

                                           Hasan Akarsu

 

Yazar Mustafa Aslan, 1965 Kilis-Musabeyli-Balikli Köyü doğumlu. Çocuk kitaplarıyla tanınan yazarın, “Aşk Sesini Arıyor” adlı romanından başka, “Sözcüklerin Dili Tutulunca” adlı öykü yapıtı da bulunuyor. “Kedisiz Sevda Zamanları” yeni öykü yapıtı olup on beş kısa öyküyü kapsıyor. Öykülerin çoğu kesit öykü özelliğini taşıyor. Birkaçı ise olay öyküsü. Yazarın genellikle ikinci tekil kişi ağzıyla yazdığı gözleniyor. İkinci tekil kişi (anlatıcı) kimi kez yazar, kimi kez yazarın sevdiği ya da söz ettiği birisi oluyor.

Yapıta adını veren öyküde anlatıcı karabasan içinde. Gözlerinden birini çıkarıp pencere kenarına koyuyor. Kitaplığından yasak bir kitap alıp bir sözcükle göz göze geliyor. O da yasak bir sözcük. İlkokul üçte okuduğu yıldan anımsadıklarını anlatıyor. Ekmek arası helva defterini yağladığı için öğretmeni azarlıyor. Bir kızın kirli önlüğü tutuşuyor sınıfta. Anlatıcı, bir kedi bulmak istiyor kendine. Bir “kedi” sözcüğü bulmak istiyor. Gözünün birini bıraktığı pencere kenarına koşuyor kapının zili çaldığında. Kimse yok. Adı “kedi” olan bir sözcük gelen.

“Aşırı Dozda Sevgi” almış bir anlatıcıyla karşı karşıyayız. Yaşadıkları gizli bir tarih olan, kanatları kırılan, geçmişinden kaçamayan bir anlatıcı, belleğindeki tüm kayıtları silmeye çalışıyor:”Unutturmaya çalışmışlardı ‘seni’ sana. Belleğindeki tüm kayıtları silmek istemişlerdi. Ne kadar çiçek, kuş, balık adı varsa silmeni istiyorlardı yüreğinden. Unutturmak ve onların yerine başkalarını koymak. Hatta bir süre sonra yadsımanı bekliyorlardı…” (s.10) Kitaplarla baştan çıkmış birisiyle, arkadaşlarını, yiten arkadaşlarını arayıp bulamayan ve susan bir anlatıcıyla karşı karşıyayız. “Zamanın Yitik Kıyılarında” dolaşan, yolda adını “Anka” bildiği bir dişi kuşla araç beklerken konuşan anlatıcı, ona “İnsanları mutsuz eden” şeyleri soruyor ve yanıt bekliyor. Karamsarlığını eleştiriyor. Yüreğiyle yönünü ışıtıyor. Tüm kuşların yok edilişini, Anka’yı sorguluyor ve onu “mutluluğun güneşini tutan bir kuş” olarak görüyor, seviyor.

“Donkişot’un Çocukları” öyküsünde anlatıcının iç konuşmalarına, sevgilisine ve insancıl değerlere sahip çıkma isteğine tanık oluyoruz. Donkişot’un çocuklarından olmanın mutluluğunu yansıtıyor bize olay kişisi:”…Evet Donkişot’un çocuklarındanım. Adresim…Sözlerini bitirir bitirmez, elinle kapatmak istemiştin, sırt çantası üzerindeki dizeleri. Bütününü kapatamamıştın şiirin. Birkaç dizesi okunuyordu. ‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür…’ Ah, bir zamanlar, bu dizeler ağaçların dallarına asılırdı, hem de en güzel çiçeklerle yazılarak.” (s.17) Anlatıcı, sevgilisiyle iletişim kurmakta zorlanan, kendini bile tanımayan birisi. Şiirsel bir anlatımla insanın yalnızlığına değiniyor. “Sivas’ın Gülleri Açtı” öyküsünde Madımak Otel’de yakılan aydınları anlatıyor, kent insanının yaşama bağlılığını, insan sevgisini. Camide tezgahlanan cihat çağrılarını anlatıyor. Kent halkının uykuları kaçıyor. Yangından, ölümlerden sonra bugün “gül açıyor her yan”.

Sevgiliye yazılan bir mektuptaki yakınmalar, sevgiliyi eleştirme, sevgiliye gönderilen gözyaşları ve yanıtsız kalmanın hüznüyle aşkın kentine yapılan yolculuk anlatılıyor öykülerde. Bir ilçenin en büyük anayolunun öyküsünde, anayolun yaşadıkları, gördükleri yansıtılıyor. Önceleri köhne olan anayola sonra kaldırım taşları döşeniyor, daha sonra asfalt dökülüyor. Üzerinden geçen kaçakçıları, vurulup ölenleri anlatıyor anayol, anayol konuşuyor öykü boyunca. Kızının geleceği için kaçakçılık, sırtçılık yapan gencin öldürülmesine, hastaneye götürülmesine ilgisiz kalınmasına tanıklık ediyor. Yazar, “Larissalı Kız” öyküsünde, Atina’dan Selanik’e trenle yaptığı yolculukta, bir kıza tutulduğunu anlatırken, Türk-Yunan kardeşliğini, barışını düşlüyor. “Sırdaşım Bez Bebek”, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yaşanan çok eşli evliklere tepkinin öyküsü. Kızın, iki kadınla evli bir adamın üçüncü eşi olmamak için verdiği uğraşısı, bir bez bebekle konuşup dertleşmesi anlatılıyor. “Satılık İlişkiler”de yazar, sözcüklerin gücünü anlatıyor. Sözün en büyük büyü olduğunu belirtiyor. Sözcüklerden “zafer takı” yaparak, insan ilişkilerini satılığa çıkaranlarla alay ediyor. “Yüz Gram Aşk”ta bir kente gizli aşkını görmeye gidişini anlatırken, “Köçek” öyküsünde, Kilis’te, (il olmadan önce) bir köçeğin başına gelenleri anlatıyor. İnsanın acımasızlaştığına, yabancılaştığına tanık oluyoruz. Yazar, “Bir Aşk Sığınmacısı” olarak çıkıyor karşımıza. Çocuk yaşlarda yaşadığı aşklarını arıyor. Sonra 12 Eylül’de yaşananları, aşkını yitirişini anımsıyor. “Ünlü Bekar” öyküsünde Gaziantep’ten görünümler yansıyor. Anlatıcı, çocuk kitapları aldığı sokakta tanıştığı arkadaşını anlatıyor. Bilet satışı yapan, gittiği kahvede bilim tartışmalarına katılan, annesiyle yaşayan, annesinin azarladığı, küçümseyip dövdüğü “Ünlü Bekar”, her şeye karşın annesinin ölümüne ağlıyor.

Yazar Mustafa Aslan, öykülerini sözcüklerle oya gibi işliyor. Şiirsel bir tatla okunan öyküler yazıyor. Öykülerinde insan sıcaklığını, insan sevgisini arıyor. Barış içinde, sevgiyle yaşanan, sömürüsüz bir dünya düşlüyor.

 

(*) Kedisiz Sevda Zamanları- Mustafa Aslan, Bengül Öykü, Nisan 2008


EVRENSEL KİTAP-EKİM 2008

 


 
  45620 ziyaretçi (95328 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol